Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan illerin 20 yıllık ormancılık stratejilerinin belirlendiği çalıştayda konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, "Koruma alanları, ki biyoçeşitliliğin muhafazası, geleceğin sigortası, mevcut varlığın devam ettirebilmesi için gelecek kuşaklara aktarılması noktasında korunan alan varlığının ve sürdürülebilir orman yönetimi için kaynakların artırılmasını hedefliyoruz" dedi.
Dünya Bankası desteğiyle yürütülen "İklime Dirençli Ormancılık Projesi" kapsamında Türkiye ormancılığının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ve iklim değişikliğine karşı önlemler geliştirilmesi amacıyla çalışmalar sürüyor. Bu çerçevede Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda Orman Genel Müdürlüğü tarafından Kastamonu’da Türkiye Ulusal Ormancılık Programı (TUOP) Batı Karadeniz Bölgesi Çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştayda sürdürülebilir orman yönetimi, iklim değişikliğiyle mücadele, kırsal kalkınma, biyolojik çeşitliliğin korunması ve orman ekosistem hizmetlerinin devamlılığının sağlanması konuları ele alındı. Türkiye ormanlarının 2024-2043 yılları arasındaki planlamasına ilişkin uzmanlar görüşlerini bildirdi. Çalıştaya Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer illerin kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri başta olmak üzere ormancılık sektörünün farklı paydaşları katılım sağladı. Türkiye ormancılığının mevcut durumu küresel gelişmelerle birlikte değerlendirilerek çözüm önerileri, stratejiler ve eylem planlarına dair görüş alışverişi sağlandı.
"Ormanların yanmasının müsebbibi vatandaş ama söndürmeye gelince sadece Orman Genel Müdürlüğüne yükleniliyor"
Kastamonu Üniversitesi Merkez Sezai Karakoç Toplantı Salonu’nda yapılan çalıştayda konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, "Ormanlarımız sadece biyoçeşitlilik açısından değil, kıymet arz etmekte değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli doğal kaynaklardan bir tanesidir. Bu vesileyle ormanların korunması, sürdürülebilir yönetimi ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılması adına çalışmalar yürütülüyor. Önümüzdeki 20 yılın planlanması adına ortak akıl ve istişaresiyle geleceği planlama noktasındaki fikirleri bu çalıştay vesilesiyle çok kıymetli ve önem arz ediyor. Orman kaybını tersine çevirmek yani azaltmak özellikle 70’li yıllardan sonra Stockholm sözleşmelerini hatırlayan. Dünyada ciddi bir tahribat vardı. Daha sonra bir takım devam eden sözleşmeler oldu ama hala devam eden bir azalma söz konusu. Türkiye ormancılığında orman varlığının artması hakikaten önemli, birçok ülkede maalesef orman kaybı yaşanıyor. Bunu tersine çevirmeyi bir hedef olarak belirlenmiştir. Orman temelli faydalarda artış yani ormanlardan faydalanırken bunu daha katma değerli çeşitlendirebilir miyiz? Yani ürün ve hizmet sektörü noktasında nihai olarak katma değerli ürünler noktasında bunu daha fazla insanların, paydaşların beklentilerini karşılayacak şekilde arttırabiliriz. Bir diğeri koruma alanları, ki biyoçeşitliliğin muhafazası, geleceğin sigortası, mevcut varlığın devam ettirebilmesi için gelecek kuşaklara aktarılması noktasında korunan alan varlığının artırılması, sürdürülebilir orman yönetimi için kaynakların artırılması diğer hedeflerden bir tanesi. Yönetim çerçevelerinin güçlendirilmesi ve işbirliği ve koordinasyon. Ormanları sadece Orman Genel Müdürlüğü tek başına yönetemez. Sahip çıkmadığında ülkemizin doğal mirası, insanlığın doğal mirası diyoruz ama tek başına bu yükü Orman Genel Müdürlüğüne yüklemek de doğru değil. Ormanların yanmasıyla beraber yanmadan müsebbip vatandaş ama söndürmeye gelince sadece Orman Genel Müdürlüğüne yükleniyor. Dolayısıyla bu biyoçeşitlilik, bu doğal kaynak hepimizin, bu miras bizden öncekilerden bize devredilmiş bir miras. Dolayısıyla bizim bunu koruyup gelecek kuşaklara da aktarma gibi bir vazifemiz söz konusu. Bu anlamda bütün kurumları, özel sektör, STK, üniversiteler, kooperatifler, dernekler, sendikalar, iş dünyası kim olursa tamamı işbirliği ve koordinasyon içerisinde el birliğiyle bu sürecin içerisinde olması gerekiyor. Bir ülkenin dünya standartlarında orman varlığı açısından kabul edilen ortalaması yüzde 30’un üzerinde ormanı olmasıdır. Türkiye’de bu orana ulaşmış durumdadır" dedi.
"Biyoçeşitlik noktasında bazı türler adaptasyonu sağlayamayacak ve yok olacak"
İklim değişikliğinden ekosistemlerin etkilendiğini belirten Küçük, "Özellikle ekstrem hava olaylarına karşı karşıya aşırı yağışlar oluyor ve aşırı aşırı kurak periyotlar oluyor. Uzun periyotlar oluyor. Normal ekosistemi üzerindeki etkileri, orman yangınları artık sezon kalmadı. Aralık ayında Amerika’da orman yangını yaşadık ve biyoçeşitlik noktasında da yine bazı türler adaptasyonu sağlayamayacak. Ortadan kalkınması öngörülüyor. Bu noktada iklim değişikliğiyle mücadelede olmazsa olmazlardan birisi ormanlarımızı korumaya yönelik hepimize vazife düşüyor. Böcek istilalarında ve popülasyonlarında zararlı böceklerde patlamalar öngörülüyor. Kuraklık kaynaklı kurumalar, malumunuz ve büyük ve şiddetli yangınlar ve özellikle Türkiye ormancılığın da güzel uygulamalar var. Çeşitli projeler var, bu projelerin daha da yaygınlaştırılması gerekiyor. Bunları yapmak kolay değil. İklime dirençli orman kurma, oturduğumuz yerde bazı şeyleri çok kolay konuşabiliyoruz ama sahada uygulaması da lazım" diye konuştu.
"Örtü yangınlarından tepe yangınlarına dönüşleri gördük"
Orman yangınları konusunda vatandaşlarda bilinç oluşturulmasının önemine değinenn Prof. Dr. Küçük, "Toplumun nasıl depremle beraber yaşama alışkanlığı varsa yangınlarla da yaşayacak. Türkiye ormanlarına sahip olduğu orman eko sistemleri, yangını adapte olmuş sistemlerden bir tanesi. Kızılçam ormanlarını kabul etmemiz lazım ama bu zararı en aza indirme adına elbette mücadeleler devam ediyor. Şunu gördük, artık eskiden örtü yangınları ağırlıklıyken örtü yangınlarından tepe yangınlarına dönüşleri gördük. Çünkü yanıcı madde yoğunluğu kurak periyotlar, şiddetli rüzgarlar, örtü yangınlarını artık çok kısa sürede tepeye dönüştürdü. Tepe yangınlarına sebep oluyor. Tepe yangınları daha şiddetli tepeye yangınlarına, büyük yangınlara dönüştürerek artık mücadelede zorluğu artırıyor. 40 km, 50 km rüzgarlar oluyor. Artık 30 kilometreden sonra oluşan rüzgarlar kritik rüzgarlar. Kontrol altına almakta güçlük yaşadığımız rüzgarlar. 100 kilometre rüzgar var, araba gibi gidiyor. Helikopterler, uçuramıyorsunuz, etkili atış yapamıyorsunuz, yangın uçakları gidiyor. Dolayısıyla yangın rejiminde değişiklikler söz konusu" şeklinde konuştu.
"Batı Karadeniz’deki ormancılık ve sektör paydaşları için ortak eylem gayesindeyiz"
Kastamonu Orman Bölge Müdürü Hasan Yaslıkaya ise, "Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki ormancılık ve sektör paydaşları için ortak bir rehber oluşturmak, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi strateji eylem planları uygulamalarına eşgüdüm sağlamak, ülkemizin ekolojik, ekonomik, sosyokültürel yönden farklılıklarını azaltmak, ormancılık sektörünün sorunlarına çözüm önerileri geliştirmek, paydaş katılımcılığının etkileşimini geliştirmek gayesindeyiz" ifadelerini kullandı.
Türkiye Ulusal Ormancılık Programı hakkında katılımcılara yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Görücü ise, "Ulusal Ormancılık Programı’nın Batı Karadeniz Bölgesi’nin özellikle bulunması gereken 4 önemli ayağını hep birlikte oluşturmaya çalışacağız. Teknik, biyolojik, ekonomik ve sosyal boyutlarını değerlendireceğiz. Kastamonu toplantımızdan sonra Erzurum, Bursa ve Trabzon ile birlikte son olarak Ankara’da yapacağımız çalıştayla tamamlayacağız. Türkiye Ulusal Ormancılık Programı’nın aslında oluşmasının esas ayaklarından bir tanesi iklim değişikliği ile mücadeledir. Ülkemizin şu anda da gündeminde olan ve mecliste bekleyen İklim Kanunu da bunun bir çıktısı olarak yansıyacaktır" dedi.
Konuşmaların ardından konunun uzmanları tarafından sunumlar yapılarak, görüş alışverişinde bulunuldu. Çalıştaydan elde edilen çıktılar ise Türkiye’nin uzun vadeli ormancılık vizyonunu belirleyecek Türkiye Ulusal Ormancılık Programı’nın hazırlanmasında önemli bir temel oluşturacak. Program kapsamında çalıştayların 9 bölgede yapılacağı öğrenildi.